Hakkımda

Fotoğrafım
Çorum, Bayat, Türkiye
Çorumlulara neden farklı gözlerle bakılır? Biz mi farklıyız yoksa bize önyargılarla bakanlar mı? Bizler aslımızı inkar edecek değiliz...Çorumluları sevmeyenlere duyurulur: Çorumluyum mutluyum, yarınımdan umutluyum:)))

17 Nisan 2011 Pazar

RÖNESANS


           

 14.yy. dan 16.yy sonlarına değin, Batı Avrupalılar, yalnız okyanusların ötesindeki ülkeleri keşifle yetinmediler; edebiyat, sanat ve düşünce alanlarında da büyük ilerlemeleri oldu. Bunların tümüne, Rönesans adı verilmektedir.
Kâğıt üretiminin yayılması, oymacılığın ilerlemesi ve basımcılığın, Rönesans’ın oluşmasında ve gelişmesinde rolleri büyüktür. Fakat asıl neden, yükselen burjuvazinin varlığıyla ilgilidir.  
Rönesans, kelime anlamıyla ‘yeniden doğuş’ demektir.
15. ve 16. yüzyıllarda önce İtalya’ da başlayan ve daha sonra Avrupa da yayılan edebiyat, güzel sanatlar ve bilim alanındaki gelişmeler, yenilik ve anlayışlara ‘yeniden doğuş’ anlamında Rönesans denilmiştir.
İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından alınması, buradaki bazı din adamlarının İtalya’ ya geçmelerine yol açmıştır. Bunların beraberlerinde getirdikleri bazı eserlerin incelenmesi Rönesans’ın doğuşunda büyük ölçüde rol oynamıştır. Rönesans deyiminden, Batı’da edebiyat ve sanatın gerçekten yeniden doğduğu ya da dirildiği anlamı çıkarılmamalıdır. Çünkü Ortaçağ Avrupa’sında da, bir edebiyat ve sanat vardı. Rönesans, Batı Avrupa da edebiyat ve sanatın yeni bir yöne çevrilişidir.
Rönesans’ın en büyük özelliği, Ortaçağ’ın sanat ve düşünce alanındaki dar, bağnaz, dini ölçüler ve değerlerden temellenmiş görüşü ortadan kaldırmasıdır. Bunun yerine düşünce ve sanat hayatında Eskiçağ’ın, eski Yunanistan ve Roma ilkelerinin esas tutulmasıdır.
Rönesans’ın doğuşu ve gelişiminde söz konusu dışsal faktörler önemli rol oynamıştır. Bu sosyal ve tarihsel faktörler arasında, en azından Batılı felsefe tarihçileri tarafından, ilk sıraya İstanbul’un 1453 yılında Türkler tarafından fethedilmesi yerleştirilir. Osmanlıların Batı’ya doğru yayılması, pek çoklarına göre, sözgelimi Trabzonlu George benzeri antik yunan kültürü âlim ve uzmanlarının özellikle İtalya’ya göçmelerine ve doğallıkla da Batı’da o zaman kadar bilinmeyen birtakım Grekçe felsefe metinlerinin Batı’ya geçişine yol açmıştır.
Yine aynı bağlamda, kaynağında Doğuluların bulunduğu birtakım icatların Batı’ya girişinin de Rönesans üzerinde yoğun bir etki yaptığı kabul edilir. Bunlardan birincisi hiç kuşku yok ki barut olup, o bir yandan yeni bir iktisadi sistemin yavaş yavaş doğuşuna, diğer bir yandan da feodal düzenin devasa sur ve duvarlarının yıkılışına işaret eder. İkinci büyük icat olan pusula, bu yeni yeni filizlenen iktisadi sistemin temel aktörleri olan kentsoyluların, yeni ticaret yollarının keşfine dayanan duyulan ihtiyacı yansıtacak şekilde 15.yy da gerçekleşen keşif seyahatlerine gönderme yapar. Gerçekten de Avrupalıların 15. yy da Amerika’yı keşfetmeleri ve Çin ile Japonya’ya yaptıkları ilk seyahatler yeni dillerin, kültürlerin ve dinlerin farkına varılması suretiyle ufukların genişlemesine yol açarken, aynı anda sömürgecilik, kölelik ve Hıristiyan olamayanların hakları benzeri konuların siyaset felsefesine konuları arasına dâhil edilmesiyle sonuçlanmıştır. Yine denizcilik, ticaret ve bankacılık alanında kaydedilen gelişmelerin matematik çalışmalarıyla bilimsel çalışmaları önemli ölçüde etkilediği söylenebilir. Söz konusu bilimsel çalışmalar, Rönesans döneminde doğallıkla teleskop benzeri aletlerin icadından ve bu arada yunan matematiğinin kendisiyle Platon’un matematiğe özel bir önem atfeden yaklaşımının farkına varılmasından da yoğun bir biçimde etkilenmiştir.
  



Rönesans hareketinin, görüldüğü her yerde bu hareketi simgeleyen belli nitelikler vardır. Eski yunan sanatına dönmek, dinsel konularda bile insanı merkez olarak almak, dünyayı, dünya gerçeklerini değerlendirmek… gibi. Kolayca fark edildiği gibi, Ortaçağ düşünüşünün zıddı bu nitelikler. Çünkü Ortaçağ düşünüşü, yalnız öteki dünyayı merkez yapıyor, yalnız tanrıyı ve dini, yaşama nedeni olarak kabul ediyordu. Fakat o yüzyıllarda yaşayanlar, kendilerin Ortaçağ’dan bütün bütüne de kurtabilmişler değillerdi. Hala geçmişin kalıntıları yer yer sürüyordu. Ne var ki, o insanlar, Greko-Romen sanatı ve edebiyatı üzerine daha çok eğilmişler, onu daha iyi incelemişlerdi. Klasik düşünceye gereken önemi vermekten kaçınmamışlardı. Bunun gibi, Latince, bu çağla ansızın önem kazanmış, eskiden kalma eserler gün ışığına çıkıvermişti.
Bütün bunlar, Rönesans’ın yalnız yenilik demek olmadığını gösterir. Rönesans, batıda, ortaçağ ile modern dünya arasında bir basamaktır. Ortaçağ birleşmiş bir toplumu savunuyordu. Rönesans bireyi öne aldı. Ve o çağa göre ilerici bir akımdır. Bireycilik, giyim ve kuşama varıncaya dek her alandadır. Kilisenin baskısına direnir ve başkaldırır. Bütün bu değişimde, batıdaki iktisadi gelişmenin, doğan kapitalizmin ortaya çıkardığı yeni bir sınıfın, yani burjuvazinin yaşam anlayışı ve yaşayışının büyük payı vardır. İktisadi gelişmenin bu sınıf yararına yarattığı zenginlik ve refah, ortaçağın ve hrıstiyanlığın sıkıcı ahlak kurallarını bozmuştur. Maddesel ve özgür bir yaşam akışının, edebiyat ve sanatı etkilememesi de olanaksızdır. Nitekim öyle olmuştur.
Rönesans hareketi, batıda her ülkede aynı zamanda başlamadı. Bazı yerlerde hiç görülmemiştir. Bunun gibi, kimi sanat kollarında pek erkenden başlayan bu uyanış, kimi sanat kollarında duyulmadı. Ama Rönesans hareketinin, batı da önce İtalya da başladığı ve oradan çevreye yayıldığı bir gerçektir.
Rönesans da yeni bir uyanış söz konusudur. Ortaçağ sanat ve düşünce hayatında çıkış noktası, hareket ekseni bu dünya değil, öteki dünyaydı. Dini ölçüler ve değerler her konuda ağır basıyordu. Oysa eskiçağ sanat ve düşünü hayatında temel değer insan idi. İnsanın sağlıklı ve mutluluk içinde yaşaması amaç edilen bu dünyaydı.
Rönesans tarih yönünden 1450 yıllarında başlamış ve 1600lere kadar sürmüştür. 15. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul'un Türkler tarafından alınması Doğu yolunu Avrupalılara kapatmıştı. Bu nedenle yeni yollar arandı. Uzak denizlere yolculuklar yapıldı. Amerika keşfedildi. Diğer taraftan İtalya'ya Bizans'tan gelen din adamları ve düşünürler Ortaçağ'ın dar tutucukalıplaşmış görüş ve düşünce tarzına yeni ufuklar açtılar. Bütün bu siyasal toplumsal ve düşünsel etkiler Rönesans çağının doğup oluşmasında büyük bir rol oynadı. Sadece sanat ve düşünü alanında değil toplumun bütününde temelden bir yenilenmebir "uyanış" baş gösterdi. İtalya'daki Rönesans hareketitez zamanda oradan Fransa'ya Almanya'ya geçti. Alabildiğine yaygınlaştı.

Rönesans döneminin yaratıcılığının esas yürütücü gücü tüccarlardır. Bunlar en kârlı ticaretin hangi alanda olduğunu araştırdılar ve bu yoldan sağladıkları zenginlikleri. sanat ve endüstri yeniliklerine yatırdılar. Rönesans; Floransa, Venedik, İngiltere, Portekiz, Hollanda gibi büyük kent-devletlerinde ya da metropollerde doğmuştur.












Rönesans’ın nedenlerini kısaca maddeler halinde şöyle yazabiliriz;
  1. Ortaçağ’ın sonlarına doğru kültür ve sanatta önemli bir birikimin oluşması. Ortaçağ dan beri yapılan çalışmaların 15. ve 16. yy da olgunlaşması.
  2. 15. ve 16 yy da büyük sanatkârların yetişmiş olması.
  3. Avrupa’nın İspanya’da Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracılığı ile İslam Medeniyetini tanıması.
  4. Matbaanın bulunmasıyla, yeni buluş ve düşüncelerin kolayca yayılması.
  5. Avrupa da kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamları ve sanatkârları himaye eden varlıklı kişilerin ortaya çıkması.
  6. Coğrafi keşiflerden sonra zenginleşen Avrupa da, sanattan ve edebiyattan zevk alan bir sınıfın ortaya çıkması.
  7. Antikçağ eserlerinin incelenmesi. 
  8. İstanbul’un fethinden sonra Bizanslı bazı bilginlerin İtalya’ya göç ederek eski yunanca yı öğretmeleri ve eski eserleri tanıtmaları.


 Rönesans, 14. yüzyılın sonlarında İtalya'da başlamıştır. Rönesans'ın ilk önce İtalya'da başlamasında; İtalya'nın coğrafi konumu, ekonomik durumu, dini ve tarihi önemi, siyasal durumu ve İslam Medeniyeti'nden etkilenmesi önemli rol oynamıştır.
İtalya'da Rönesans, 14. yüzyılın sonlarında Hümanizma ile başlamıştır. Hümanizma; Eski Yunan ve Latin kültürünü en yüksek kültür örneği olarak alan ve Ortaçağ'ın skolâstik düşüncesine karşı Avrupa'da doğup gelişen felsefe, bilim ve sanat görüşü, insanlık sevgisini en yüce amaç ve olgunluk sayan bir doktrindir.
İtalya'da Eskiçağ'dan kalan antik eserleri incelemek ve benzerlerini yapabilmek amacıyla akademiler kurularak Yunanca, Latince ve İbranice metinler incelendi. Hümanizma, insanın kendini tanımasına, yasalarını yapmasına ve haklarını korumasına zemin hazırlamıştır.
Rönesans, İtalya'da başlamış, Fransa, Almanya, İngiltere, XVII.yy.da da İspanya ve Hollanda' ya yayılmıştır.

            İtalya da başlamasının nedenleri:
  1. Coğrafi konumu: Akdeniz ülkesi olarak ilkçağ ve İslam Kültür ve Uygarlığı ile tanışmıştır.
  2. Ekonomik durumu: Akdeniz ticaretiyle uğraştığından, İtalyan şehirleri zenginleşmişlerdi.
  3. Tarihsel durumu: İtalya, roma, yunan ve hellen uygarlıklarının izlerini ve birikimini taşıyan, zengin bir uygarlık merkeziydi.
  4. Siyasal durumu: Şehir devletleri şeklindeki yaşamda insanlar daha özgürdüler.
  5. Dinsel nedenler: Roma, hrıstiyanlığın dinsel merkeziydi. Papa bütün Avrupa da etkili bir dini liderdi. Papa hristiyanlarca ziyaret edilir ve kiliseye ziyarette bulunulurdu.






           
           
            İtalya’da Rönesans hareketleri ‘hümanizma’ ile başlamıştır. Bu ilkçağ edebiyatının incelenmesidir.
            Hümanizm deyimi, ilkin ve dar anlamıyla, ilkçağ edebiyatı üzerindeki çalışmalara verilen bir addır. İlkçağ edebiyatı ile ilgili uğraşların ortaya çıkması ise, yeni bir yaşam anlayış ve duygusunun kendisine biçim kazandırmak istemesinden ileri gelmiştir. Bu yeni anlayış, dinden bağımsız bir kültür kurmak, insan ve dünya ile ilgili bir felsefe yaratmak istiyordu. O halde hümanizm, sadece filolojik bir araştırma değil, modern insanın yeni yaşam anlayışını ve duygusunu dile getiren bir akım oluyor. Ancak hümanizmi, dinden yani hristiyanlıktan bütün bütüne ayrı olarak düşünülmemelidir. Hümanistlerin çoğu, dinle yakından ilgilenen kişilerdi.
            Hümanist hareket, başta İtalya da doğmuştur. Hareketin öncüsü 14.yy da yaşamış büyük şair Petrarka’dır. 15.yy da hareketin en önemli merkezi Laurent de Medicis’nin Floransası olur. 16.yy da ise bütün batıyı sarar. Başta Hollandalı Erasmus olmak üzere, alman Reuchlin ve Pirkheimer, Fransız Bude ve Estienne, İngiliz Colet ve Thomas Morus hümanist hareketin akla gelen ilk büyük adlarıdır.  
            Yunanca, Latince ve İbranice metinler, Eflatun, Napoli, Yeni Roma Akademilerinde incelenmiştir. Hümanizmin öncüleri; Dante, Petrarke, Bokaçius dur. 15.ve 16.yy da; Makyavel, Gişarden, Ariyosto ve Tosso hümanizmin önde gelen isimleridir.

            Rönesans, büyük yeniliği ve yaratıcılığını yalnız edebiyatta değil, güzel sanatlarda da gösteriyor. Batı Avrupa da ki iktisadi gelişmede özellikle güzel sanatların gelişmesinde etkili bir rol oynamıştır. Asya’nın ve Amerika’nın keşfi, batıya büyük gönenç ve zenginlik sağlamış, hükümdarların ve zengin burjuvaların sanat erbabına yeni eserler, anıtlar ve binalar yaptırması mümkün olmuştur. Mesen adı verilen bu sanat koruyucularının varlığı, sanat için doğaldır ki çok şevklendirici bir ortam yaratmıştır. Sanatta Rönesans önce İtalya’da, orada da Floransa’da kendini gösterdi. Hareketin başlangıcı, 15.yy başlarına değin uzanıyor.
            İtalyan Rönesans’ının kurucusu Masaccio dur. Fakat İtalyan Rönesanssını her bakımdan gerçekleştiren ve yükselten üç büyük dev; Leonardo da vinci, Michelangelo ve Raffaello dur. İtalyan Rönesansı heykel yönünden de eşsiz eserler verdi. Ortaçağ da dinin ağır basması yüzünden bağımsız bir eser olarak gelişmeyen heykel, Floransa da ki eski yunan sanatının incelenmesiyle ortaya çıkmıştır.
            İtalya’da Rönesans mimarlığına gelince, 15. ve 16. yy ın ilk yarısında yaşamış olan mimarlardan Bruneleski, eski roma yıkıntılarını inceleyerek gotik etkisinden kurtulmaya çalışmıştır. Bramente ise, gotik ile ilişkisini büsbütün kesmeyi başarmıştır.
            Rönesans sanat hareketi, İtalya dışındaki ülkelerin tümünde görülmediği gibi, bu hareketin görünümünü de her yerde aynı değildir.
            Rönesans mimarlığı, Fransa da dinsel eserlerden yani kiliselerden çok, saray ve şato ortaya koymuştur. İngiltere de ki heykeltıraşlık, hemen hemen yalnız süsleme sanatında kullanılmıştır. Hollanda da 16.yy da İtalyan ressamlığı ilerlemeye başlar. Fransa da ise, İtalyan ressamlığı, çeşitli ressamlar üzerinde az ya da çok etkili olmuştur.
            Rönesans tan sonra Avrupa resmi, özellikle, ispanya, Hollanda, Flandra ve Fransa da büyük bir gelişme gösterecektir.
            Kısaca:
Resim alanında;  Anatomi Biliminin gelişmesi, perspektifin incelenmesi, insan vücuduna ve güzelliğe değer verilmesiyle resimde Rönesans doğmuştur.
Mimarlık alanında;   Rönesans devrinin mimarları, ortaçağ mimarisi olan Gotik tarzını terk etmişler ve yeni bir mimari üslup oluşturmuşlardır.
Heykeltıraş alanında;  Antik dönem heykellerinin incelenmesi ve kopya edilmesiyle heykeltıraşlık gelişmiştir.
İtalya' da başlayan Hümanizma ve Rönesans hareketleri; İtalya'nın Din ve Kültür merkezi oluşundan ve İtalya'nın Fransa, İspanya ve Almanya arasında paylaşılamaması nedeniyle çıkan İtalya Savaşlarının etkisiyle, batı Avrupa'ya yayılmıştır.

Rönesans’ın başarısı sadece hümanizm ve sanat alanında tezahür etmedi. Esas bilim ve siyaset alanında gerçekleşti. Hayatın hemen hemen her alanında eski düşünme düşünce biçimlerinin veya skolâstik düşüncenin doyurucu olmaktan uzak ve yetersiz kaldığı bir sırada, Rönesans filozofları, ortaya attıkları sorunların pek azına çözüm getirebilmiş olsalar dahi, hiç değilse geri kalanın bir sonraki yüzyılın büyük düşünce savaşları içinde çözülmesinin yolunu açtılar.
Bilimden yararlanma açısından ise, Rönesans daha ileri düzeyde kesin bir başarı dönemini ifade eder. Ortaçağ da az da olsa gösterilen bilimsel çabalar, çok fazla pratik yararları görülmediğinden nerdeyse tamamen kaybolup gitmişti. Buradan hareketle Rönesans bilimini yaratan veya modern dönemin bilimsel devriminin ilk ve ikinci evrelerini başlatıp geliştiren en temel faktörün pratik ve yararlı olduğu söylenebilir. Buna göre, Rönesans denizcilerinin başarıları, asıl gerekli ve giderek güçlenen bir uygulama alanı sağlamıştı. Bu alan tam da bilimin klasik zamanlardan beri en iyi korunmuş olan ve astroloji ile takvim düzenleme işinin hizmetinde kullanılagelen iki dalını, yani astronomiyle denizcilik bilgisini gerektirmekteydi. Dahası, makinelerin gelişmesi mekanik bilimine, topçuluğun gelişmesi de dinamik bilimine destek sağladı. En hayati, en etkin ve en güçlü teşebbüsler için yani ticaret ve savaş açısından zorunlu hale geldiğinden ve hizmetlerini sonradan imalat, tasarım hatta tıp alanlarına da yayılabileceği açıklıkla görüldüğünden, bilim artık güvence altındaydı.
Rönesans’ın en önemli yanı, hiç kuşku yok ki feodal ortaçağ ekonomisinden, siyasetinden ve düşüncelerinden ilk kopuşa işaret etmesidir. Bilim Rönesans ile birlikte tarihe damgasını vurmaya başlamıştı. Rönesans biliminin doğuşunda modern bilimsel devrimin başlangıcında söz konusu olan tarihsel, sosyal veya genel anlamda pratik faktörlere ek olarak entelektüel ya da teorik faktörler de önemli bir rol oynamıştır. Rönesans biliminin doğuşunun nedeni olarak, bu dönemde insanların, en azından ortaçağın başlangıcından bu yana ilk kez gözelerini kullanmalarını ve doğayı kendi başlarına, kendileri için araştırmaya başlamalarını gösterir. Buna göre Rönesans da Aristoteles’in metinlerine beslenen güvenin yerini olguların doğrudan gözlemi almış, teolojik önyargılarla skolâstik düşünüş yerini deneysel verilerle doğrudan tanışıklığa bırakmıştı. Yine aynı çerçeve içinde Galileo ile ilahiyatçılar arasında derin kavga, bir yandan deneysel verilere müracaat etmeyle öte yanda teolojik önyargı arasındaki mücadele ya da savaşın sembolü olarak alınır. Matematik dışında kalan tüm bilimler, gözleme dayanmakta olup, onların deneysel verilerle her durumda yalın bir ilişkileri vardır. Gözlemin önemi özellikle anatomi ve fizyolojinin gelişiminde tam bir açıklıkla ortaya çıkmıştır.
Rönesans döneminin bilim adamları arasında deneysel yöntemin en seçkin temsilcisi, Galileo olmuştu. Onun büyük önemi, insanların gerçekten yeni birtakım sonuçlara ve bilgilere ulaşmalarını temin eden bir yöntem geliştirmiş olmasıydı.
Astronominin Rönesans döneminde kaydettiği ilerleme de söz konusu teorik boyut yanında gözlemsel boyut da çok etkili oldu. Rönesans dönemi astronomisinde gözlem kadar hipotez de vazgeçilmez bir rol oynamıştır. Rönesans dönemi bilginleri matematik alanında da gelişmeler göstermişlerdir.
Rönesans dönemi bilginleri birçok alanda gelişme gösterdiler. Aşağıda sıralanan Rönesans dönemi bilginleri hümanizm, sanat ve bilimsel alanda gelişme gösteren bilginlerdir.




Rönesans dönemi bilginleri:
  1. Dante
  2. Baccacino
  3. Peterca
  4. Cervantes
  5. Rabelias
  6. Montaigne
  7. Shakspeare
  8. Petrarke
  9. Erasmus
  10. Thomas Morus
  11. Bude
  12. Estienne
  13. Colet
  14. Fulci
  15. Boiardo
  16. Tasso
  17. Ariosto
  18. Makyavel
  19. Rabelais
  20. Ronsard
  21. Spencer
  22. Bacon
  23. Marlow
  24. Ben Janson
  25. Masaccio
  26. Fra Angelico
  27. Leonardo da Vinci
  28. Michelangelo
  29. Raffaello
  30. Giorgione
  31. Tinteretto
  32. Veronese
  33. Tiziano
  34. Jacopo della Qercia
  35. Lorenzo Ghiberti
  36. Donatello
  37. Bruneleski
  38. Bramente
  39. Pier Lesko
  40. Alber Dürer
  41. Galileo
  42. Kopernik
  43. Kepler
  44. Vieto
  45. Stevin
  46. Napier



Rönesans’ın sonuçları;
1. Avrupa ülkelerinde bilim, sanat, edebiyat alanlarında yeni bir dünya görüşü ortaya çıktı.
2. Skolâstik düşünce yıkıldı. Düşünce de serbest bir ortam doğdu.
3. Deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce ortaya çıktı.
4. Kilise zayıfladı. Bu durum reform hareketlerini başlattı.
5. Bu döneme kadar bilim, sanat, medeniyet alanlarında İslam Ülkeleri öncülük yaparken,  Rönesans hareketleriyle Avrupa ülkeleri öne geçti.
6. Avrupa da insan faktörü öne çıktı. İnsanlar kendi haklarına sahip çıkmaya başladılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder